10.000 yıl önceden kalan yapı temelleri, hava koşullarına dayanıklı toprak malzemeyle birebir yeniden inşa edildi.
2020 sezonu Ekim-Kasım aylarında Aşıklı Kazı ve Araştırma Projesi’nin koruma ve sergileme ayağı kapsamında yeni bir proje gerçekleştirildi.
Bu proje için, Kazı alanında, 1991’de kazılmış, ölçümlenmiş, belgelenmiş yaklaşık 10 x 20 metrelik bir bölüm belirlendi. Açmadaki kalıntılar yeniden ölçüldü, alan temizlendi. Daha sonra üstü jeotekstil ve alçılı-kireçli sıkıştırılmış topraktan oluşan, ayırıcı/koruyucu bir tabakayla örtüldü. Ve bunun üzerine özel yöntemlerle hazırlanmış kerpiç malzeme yerleştirilerek, 10.000 yıl önceki yerleşimden kalan kerpiç duvar temelleri birebir ölçüde yeniden canlandırıldı.
Bu şekilde, ziyaretçiler için, kazı alanında, ortaya çıkarılan orijinal kerpiç mimariye zarar verme kaygısı olmadan gezebilecekleri bir alan yaratılmış oldu.
Ayrıca, bu işte kullanılan malzeme, hava şartlarına dayanıklı, özel bir toprak karışımı olduğu için, üstü örtülmeyecek; yılın her mevsiminde ören yerine gelen ziyaretçiler, Aşıklı köy yerleşmesinin orijinal dokusunu görebilecekler.
Orta Anadolu’da, tarihöncesi çağlarının en eski köy yerleşmesinde gördüğümüz bu “yerleşme dokusu” kerpiç duvarlı, dörtgen planlı, bir ya da iki odalı, düz damlı, girişlerin çatıdan olduğu, birbirine bitişik bina gruplarından oluşuyor. Her bina/ev, boyut, plan, iç donanım açısından birbirleriyle benzeşiyor. Binalar kümeleşerek mahalleleri oluşturuyor, mahalleler ise birbirlerinden dar aralıklarla ayrılıyor. Gündelik yaşamın önemli bir bölümü damlarda geçiyor.
Kısacası, 10.000 yıllık, ama günümüzde, Anadolu’da kerpiç geleneğine sahip köylerde halen yaşayan bir dokuyu Aşıklı Höyük’te görmek, daha önce yapılan deneysel köyle birlikte, bu yeni sergi alanında deneyimlemek artık mümkün.
Özel malzeme ve tecrübe gereken bir proje
Türk Tarih Kurumu’nun sağladığı bütçeyle gerçekleştirilen bu projede, yaklaşık 40 kamyon, özel seçilmiş toprak, ve İstanbul’dan taşınan, emprenye edilmiş, fırınlanmış ahşap malzeme kullanıldı.
Özel tecrübe ve malzeme gerektiren bu proje, Aşıklı Höyük’teki en büyük yapı grubunun üzerini örten koruyucu çatı yapısını tasarlayan ve gerçekleştiren Atöye Mimarlık ( http://atolyemimarlik.com/ ) ekibinin katkıları ve yerel ustaların emeğiyle gerçekleşti. Hem de Kasım ayının, soğuk ve yağmurlu hava koşullarında…
Bütün bunlar yapılırken, gerek uluslararası, gerekse Türkiye’deki koruma mevzuatının üç ilkesi gözetildi: Yapım faaliyetleri asgari ölçülerde tutuldu, buluntulara hiçbir şekilde zarar verilmedi, ve en önemlisi, geri döndürülebilir tasarım ve malzeme kullanıldı.
Bu “zarar vermeden geri döndürülebilirlik” özellikle önemli, çünkü Aşıklı Höyük gibi uzun yıllara yayılan kazılarda, zamanla değişen yaklaşımlar ve teknolojiler nedeniyle buluntuların yeniden yorumlanması gereksinimi ortaya çıkabiliyor.
Büyük hedef: “Kapalı ziyaretçi merkezi”
“Rekonstrüktif koruma” adıyla tanımlanan bu projenin bir sonraki adımında, oluşturulan temel duvarları arasında kalan konut zeminlerine, orijinal buluntulardan, ocak ve benzeri bazı ayrıntılar yine birebir ölçülerde yapılmış halde yerleştirilecek.
Ayrıca, 10 x 20 metreli bir alanın daha, benzer şekilde korumaya alınarak sürekli ziyarete açılması hedefleniyor.
Kapalı ziyaretçi merkezinin de tamamlanmasıyla, Aşıklı Höyük, yıl boyunca ziyaret edilebilen ve Neolitik dönemde tarımın, hayvan evcilleştirilmesinin, obsidiyen teknolojisi ve ticaretinin en iyi şekilde görülebileceği merkez haline gelecek.