Kazının İzleri: Arkeolojiden Sanata, Sanattan Arkeolojiye

  • Ahmet Rüstem Ekici*

Hepimizin hayatta tutku ile bağlandığı şeyler vardır. Arkeolojik sit alanlarında büyümüş biri olarak sanat üretimimde sık sık faydalandığım arkeoloji ile yollarımın yeniden ve son derece derin bir proje ile kesişmesinden dolayı ne kadar mutlu olduğumu tarif etmem zor. Geçtiğimiz hafta Hakan Sorar ile ortak olarak çalışmalarımızı şekillendireceğimiz AŞIKLI HÖYÜK ziyaretimizi gerçekleştirdik ve muhteşem insanlar ile ilham dolu bir misafirlik deneyimi yaşadık. 

Aşıklı Höyük Dostları Derneği’nin, Ortak Kültür Mirası, Türkiye ve AB arasında koruma ve diyalog hibe programı kapsamında, Aşıklı Höyük Sanat ve Arkeoloji ile kültürlerarası diyalog projesi gezisini 20 – 23 Ekim 2021 tarihleri arasında tamamladık. Proje ortakları Universitat Autonoma de Barcelona ve University of Dundee ile planlanan bu proje, sanat, tarih, sanat tarihi, arkeoloji ve antropolojiyi bir  araya getirerek, dünyanın ilk yerleşim yerlerinden biri olan ve tarım, mimari, beyin ameliyatı, sosyo-ekonomik dinamikler, komün yaşamı gibi birçok ilki barındıran Aşıklı Höyük’ü tanıtmayı amaçlıyor. 

Sanat projesi aslında Katalan sanatçı Eva Bosch’un daha önce Çatalhöyük ile yollarının kesişmesi ile ortaya çıkıyor. Ardından değerli küratörler Fırat Arapoğlu ve Gary Sangster’ın katılımı ile projeye çeşitli ülkelerden sanatçılar davet ediliyor ve proje genişliyor. Projede Özgül Arslan, Eva Bosch, Şahin Domin, Ahmet Rüstem Ekici, Leyla Emadi, Stephen Farthing, Murat Germen, Osman Nuri İyem, Blanca Moreno, Dillwyn Smith, Hakan Sorar, Anita Taylor ve Emre Zeytinoğlu yer alıyor. Serginin ilk ayağı 2022 Şubat ayında İstanbul’da gerçekleşecek. Ardından Barcelona ve Londra’da sanat izleyicisi ile buluşması planlanıyor. 

Gezimizin ilk günü, Aksaray il Müze müdürü Yusuf Altın ile müzeyi ziyaret ettik. Aksaray müzesi kronolojik olarak Aşıklı Höyük bulgu ve verileri ile başlıyor. Müze aynı zamanda mumya koleksiyonu ile öne çıkıyor. Diğer günler hem kazı evinde hem de kazı alanında Prof. Dr. Mihriban Özbaşaran ve Doç. Dr. Güneş Duru’dan kazı alanına dair bulgu, analiz ve verileri detaylı bir şekilde dinledik. Arkeolojik verilerin yorumlanmasına dair dikkat çekici bilgiler edindik. Her iki değerli bilim insanı 30 yıldan fazla bu alanda çalışıyorlar. Deneysel arkeoloji yöntemleri, teknolojik gelişmeler ile kazı alanını verimli şekilde araştırmaya devam ediyorlar. 

Aşıklı Höyük günümüzden 10.000 yıl öncesinde mağara, göçebe hayattan sonra Kapadokya Bölgesi’nde kurulmuş en eski yerleşim alanlarından birisi. Avcı toplayıcılıktan üretici yaşam biçimine geçen Aşıklı topluluğunun aynı yerde 30-35 kuşak boyunca yaşadığı veriler arasında. Koyun, keçi gibi hayvanların evcilleştirilmesi,tıp tarihi ve mimarlık tarihi adına öncü gelişmelere sahip bir topluluk olmaları burayı önemli yapan durumlardan bazıları. Özellikle alan tasarımı noktasında dairesel formdan dörtgen yapılara geçişin izlendiği alanlar, katmanlar, boşluklara atılmış birikintilerin çeşitliliği, obsidyen gibi doğal malzemelerin alana taşınması ve işlenmesi, gündelik hayatta kullanılması bizi en çok etkileyen şeylerden biri. 

Aşıklı Höyük’te diğer yapılardan farklı olarak daha büyük ölçekte kurgulanmış yapıların zemininde ve duvarlarında bulunan farklı renkli sıvaların varlığı konut harici başka toplanma alanları olduğuna dair ipuçları veriyor. Bu alan iklim şartlarına karşı korunmuş durumda ve ziyarete açık. Ziyaretçilerin aynı zamanda zihinlerinde daha net canlandırıp, deneyimleyebileceği deneysel arkeoloji yöntemi ile üretilmiş 10.000 -7000 yıl arası değişen yapı örnekleri de mevcut. Bu yapılar bilime hizmet etmenin yanı sıra Aşıklı Höyük verilerine dair ziyaretçilere ipucu veriyor. Bu replika evlerin içlerinde kazının tarihçesi ile alakalı fotoğraflar, Prof. Dr. Ufuk Esin kazı döneminden anı fotoğrafları yer alıyor ve bilgi içerikli posterler ile deneyimciye bilgi aktarılıyor. 

Bu gezi Hakan ile bana en çok arkeolojiye karşı geliştirdiğimiz romantik bakış açısından sıyrılmayı, kimyasal analizlerin ne denli değerli olduğuna dair bilgiyi ve disiplinler arası çalışmalar ile çanak çömleksiz, yazısız dönemin izlerini yorumlamaya dair değerli yaklaşımlar kazandırdı. Harika insanlar ile bir arada olmanın değerini ve gücünü hissettirdi. Proje için photogrammetry yöntemi ile alan taradık ve lidar sensör ile 3D çizimlerimizde kullanacağımız doku örnekleri topladık. Katmanların yoğun olarak hissedildiği kesit ve kazı alanlarındaki tarihin ve materyallerin izlerine yoğunlaşmayı düşünüyoruz. 

AHMET RÜSTEM EKİCİ 

“Kazı İzleri / Lines of Site” sergisine katılan sanatçılar arasında olan Ahmet Rüstem Ekici, 1983 Adana doğumlu, 2008 yılında Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Mimarlık Fakültesi İç Mimarlık ve Çevre tasarımı bölümünden mezun oldu. Uzun yıllar dekor, set, sahne tasarımcısı olarak çalıştı. MEF Üniversitesi Tasarım ve Mimarlık Fakültesinde “Kamera için alan tasarımı” ve “Mekanlarda illüzyon” isimli dersler vermektedir. Çalışmalarının odak noktası beden ve mimarinin kurduğu ilişkilerdir. Queer bir perspektiften haz ile dönüşen mekanlara odaklanır. Toplumsal cinsiyet,kimlik, mimari ve beden ilişkisini ele alan serilerinde arkeolojik nesnelerin hikaye anlatım dilinden faydalanır. Artırılmış gerçeklik ve sanal gerçeklik üzerine çalışan sanatıçının eserleri Ars Electronica Concrete House, CADAF Online, XX Art Flaneire, Museari Queer Arts Museum, Kyrgyzstan National Museum of Fine Arts ve Thessaloniki Queer Arts Festival’de sergilenmiştir. Türkiye’nin ilk kişisel artırılmış gerçeklik sergisi olan “Hamam” ardından Sauna ve Islak Hacimler üzerine çalışmalarına devam etmektedir. U.S. Educational and Cultural Affairs ve ZERO1 tarafından San Francisco American Arts Incubator Amplify 2019 programına seçilen sanatçı, dijital çalışmalarını sürdürüyor ve artırılmış gerçekliğin potansiyelleri ile eserlerine boyut kazandırıyor.

*Bu yazı, sanatçının kişisel blog sayfasında 25 Ekim 2021 tarihinde yayınlandı:

https://ahmetrustem.blogspot.com/2021/10/kaznn-izleri-arkeolojiden-sanata.html