Tarihöncesi Anadolu’nun “yenilikçi” İnsanları

Arkeolojik araştırmalar günümüzden 10 bin 300 yıl önce Aşıklı Höyük’te yerleşik düzene geçen insanların, konutlarda “havalandırma şaftı” ve “baca” gibi, bugün inşaat teknolojisinde halâ kullanılan inovasyonlar yaptığını gösteriyor. 

13 Ekim 2021

Doç. Dr. Güneş Duru, Dr. Demet Güral ve Prof. Dr. Mihriban Özbaşaran’ın yazdığı ve Journal of Field Archaeology dergisinde 27 Eylül 2021 tarihinde çevrimiçi yayınlanan makale,  Orta Anadolu’nun en eski yerleşim yeri Aşıklı Höyük’te, günümüzden 10 bin 300 yıl önce, insanların birçok inovasyonla birlikte, konut mimarisinde de yenilikler denediklerini ve havalandırma sistemlerinin dünyada bilinen en eski ve en iyi korunmuş ilk örneklerini geliştirdiklerini ortaya koyuyor. 

Bu araştırma, günümüzde sanayiden teknolojiye, mimariden kültürel üretime pek çok alanda çok önem verilen “inovasyon”un, Anadolu’nun Neolitik döneminin yorumlanması ve anlaşılması için de kullanılması gereken bir kavram olduğunu vurguluyor.

Avcı-toplayıcı yaşam biçiminden yerleşik yaşama geçişin, başta bitkilerin kültüre alınması ve hayvan türlerinin evcilleştirilmesi olmak üzere birçok ilkin görüldüğü, bin yıl süresince kesintisiz yerleşimin sürdüğü Aşıklı Höyük’te başlangıçta kısmen toprağa gömük yuvarlak, duvarları kerpiç, damları dallar ve sazlarla kaplı barınaklar yapılıyor. M.Ö. dokuzuncu binyıllara tarihlenen bu barınaklarda, özellikle soğuk havalarda Aşıklılılar ısınma, aydınlanma, pişirme, alet yapımı gibi ihtiyaçları için ateş yakmaya başlıyor. 

Aşıklı Höyük erken dönem yapılarında kullanılan havalandırma şaftlarını gösteren temsili resim (yukarıda)
ve 34/35 no.lu bina olarak bilinen yapıda ortaya çıkarılan havalandırma şaftının gerçek görüntüsü

Ancak, deneysel çalışmalar, çapı ortalama 4 metre civarında ve penceresiz olan bu evlerde havalandırma ihtiyacının ortaya çıktığını gösteriyor. Aşıklı Höyük’te kazılarak ortaya çıkarılan yuvarlak evlerin çoğunda “havalandırma şaftı”na dayanan bir sistemin bulunması ve düzeneklerinin birbirine benzemesi bunların rastgele değil belli bir deneyim süreciyle geliştirildiğini ve uygulandığını ortaya koyuyor. 

Aşıklı Höyük kazı ekibinin kıdemli üyelerinden Doç. Dr. Güneş Duru, artan iç mekan aktiviteleri nedeniyle havalandırmanın giderek daha önemli ve gerekli hale geldiğini, temiz havayı binalara yönlendirmenin en iyi yollarını bulmanın önemli bir sınav olduğunu vurgularken, “pişirme amaçlı yakılan ateşten çıkan duman, atık ürünlerden gelen koku ve geviş getiren hayvanlardan gelen metan gazı, erken Neolitik köylerin sakinleri için, rahatsızlık verici, hatta tehlikeli olmuş olmalı. Bu nedenle, özellikle Aşıklı’nın kısmen zemine kazılarak inşa edilen binalarının içinde havalandırma ve aydınlatma için en iyi çözümü bulmak, yenilikçi bir mimari teknoloji gerektiriyordu” diyor.

Aşıklı Höyük kazı ekibiyle çalışan, ancak asıl uzmanlık alanı “Halk Sağlığı” olan Dr. Med. Demet Güral, havalandırmanın insan sağlığı açısından önemini anlatırken, ateşin iç mekanlarda kullanılmasının önemli ihtiyaçları karşıladığını, ancak insanları dumana ve kirli havaya maruz bırakarak zorluklar ortaya çıkardığını belirtiyor: “Bu sorun tarih öncesi zamanlarda başladı, ama bugün de özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerin kırsal alanlarında bir sorun olmaya devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre her yıl, yaklaşık 3 milyon insan, biyokütle yakıtlarının (bitki ve hayvanlardan elde edilen malzemeler, yani gübre, mahsul artıkları, vb.) yeterli havalandırma olmayan yerleşimlerde yakılması sonucu solunum, kalp vb hastalıklara yakalanıyor ve yaşamlarını kaybediyor. Kronolojik olarak Aşıklı’dan sonraya tarihlenen Çatalhöyük’te, insanların sürekli duman solumalarından dolayı kalp-damar hastalıkları ve düşük doğum ağırlıkları gibi tıbbi sorunlar yaşadığı kanıtlandı.”

Soruları “deneysel arkeoloji” yöntemleri yanıtlıyor

Araştırma makalesi, Aşıklı Höyük’te, Prof. Mihriban Özbaşaran başkanlığındaki ekibin 2006’dan bu yana sürdürdüğü “deneysel arkeoloji” yaklaşımının, konut teknolojisiyle ilgili bazı soruların da yanıt bulmasını sağladığını gösteriyor. 

“Havalandırma” konusunda bir dizi sorunun yanıtı, araştırma ekibinin, kazı alanının hemen bitişiğindeki “Deneysel Neolitik Köy”de, höyükteki 13 yapının birebir kopya edildiği “ev”lerde yaptıkları deneyler sonucunda bulunmuş. Araştırmacılar, Neolitik konutlarda iç-dış ısı farkları, konut içi nem oranı, havalandırma şaftı ve baca teknolojisinin duman ve kirli havayı konut dışına atmadaki karşılaştırmalı etkinliği gibi konuları, bu deneylerle bulmuşlar. 

Doç. Dr. Güneş Duru bu deneylerden birini anlatırken, MÖ 8. binyılda yerleşim nüfusunun artmasıyla Aşıklı sakinlerinin yarı-gömülü binalardan toprak üzeri dörtgen binalara geçiş yaptıklarını, bu binalarda havalandırma şaftlarının kullanım dışı kaldığını ve Aşıklı sakinlerinin, ocakların üzerine baca delikleri açarak havalandırmaya yeni bir çözüm tasarladığını belirtiyor: “Bu bacalardan bazılarını tamamen korunmuş halde bulduk. Bu da bizi sistemi kopyalamaya ve höyüğün bitişiğine inşa ettiğimiz replika evlerden birinde yeniden inşa etmeye teşvik etti. Evin içindeki ocakta deneme amaçlı ateş yaktık, ancak çatıdaki büyük giriş açıklığının, dumanı odadan dışarı atmada küçük bacadan çok daha iyi çalıştığını gördük.” 

Deneysel Neolitik evlerden birinin içinde ocak ve hemen üstünde baca deliği (solda)
ve ocakta ateş yakılarak yapılan havalandırma deneyi

Prof. Mihriban Özbaşaran araştırma sonuçlarını değerlendirirken, Neolitik dönemin sadece hayvan ve bitkilerin evcilleştirilmesi bağlamında değil, “inovasyonda da bir tür devrim” olduğunun altını çiziyor.

Araştırmacıların arkeolojik bulgularla ortaya koyduğu gibi, Neolitik topluluklar yerleşik yaşam biçimlerini iyileştirmeye çalışırken, konutlarının içini ve dışını da tekrar tekrar organize ettiler ve yeniden düzenlediler. Aşıklı’da bu süreç bin yıllık bir dönem boyunca, kesintisiz takip edilebiliyor. Bu süreçte ev, yaşam ve ölümün merkezi haline geldi, üretim-tüketim faaliyetlerinin değişen ihtiyaçlarına, yaşayanlar arasında ortaya çıkan yeni sosyal ilişkilere göre organize edildi, yeniden düzenlendi ve bireyselleştirildi.

Prof. Özbaşaran, “Bu dönemde keşfedilen birçok çözüm, günümüz mühendislik ve mimari teknolojilerinin en eski örneklerini ve kökenlerini oluşturmakta” diyor: “İlk Neolitik topluluklar, önce farklı türde mimari malzemelerle deneyler yaparak, en iyi çözümleri seçerek ve nihayetinde bunları zaman içinde standartlaştırarak kapılar, pencereler, merdivenler, çatılar, dörtgen yapı planları ve alçı zeminler gibi mimari teknolojiler ve özellikler geliştirdiler. Bu inovasyonlar, bugün hala kırsal alanlarda, köylerde gelenek olarak yaşıyor ve kapalı alanların düzenlenmesi için uygulanıyor.”