YENİ BİR YAŞAMIN ÖNCÜSÜ: AŞIKLI HÖYÜK

Aksaray yakınlarında bulunan ve tarihi 10 bin yıl öncesine uzanan Aşıklı Höyük, bin yıl boyunca Neolitik Dönem’de gerçekleşen birçok yeniliğin doğuşuna sahne oldu

Varlık İndere*

İç Anadolu Platosu’nun “Volkanik Kapadokya” olarak adlandırılan bölgesinde, Aksaray’dan doğuya, Gülağaç ilçesine doğru giderken Kızılkaya köyüne gelmeden “Aşıklı Höyük” tabelaları gözünüze çarpar. Ana yoldan içeri sapıp ağaçlıklı kısa bir yolu takip ettiğinizde karşınıza Aşıklı Höyük çıkar. Hemen yanından akan Melendiz Nehri tarafından büyük bölümü aşındırılmış olsa da höyüğün dört hektarlık alanı günümüze ulaşmayı başarmıştır.

1960’larda keşfedilen Aşıklı Höyük’te, 13 yıl süren ilk kazı ve araştırma çalışmalarına 1989 yılında İstanbul Üniversitesi, Prehistorya (tarih öncesi) Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ufuk Esin tarafından başlanmıştır. Kazılar, 2006 yılından bu yana aynı bölümden Prof. Dr. Mihriban Özbaşaran başkanlığında uluslararası bir ekip tarafından sürdürülüyor.

ANAHTAR NİTELİĞİNDE

Binlerce yıl boyunca küçük gruplar halinde, doğal kaynakların peşinde, göçebe yaşam tarzını benimseyen avcı-toplayıcı insan toplulukları yaklaşık 12 bin yıl önce, son Buzul Çağı’nın ardından yaşama elverişli iklim şartlarının oluşmasıyla, yaşam biçimlerini değiştirerek yerleşik hayata geçmişler. Bir süre sonra hayvanları evcilleştirip bitkileri ekip biçmeye yani tarım yapmaya başlamışlar. Sosyal, kültürel, teknolojik alanlarda önemli değişimler yaşayarak günümüz tüketim toplumunun temellerini atmışlar. Bu yeni yaşam biçiminin gerçekleştiği zaman aralığı Neolitik Dönem olarak adlandırılıyor. Aşıklı Höyük, bu sürecin Orta Anadolu’da nasıl gerçekleştiğini açıklayan anahtar niteliğinde bir yerleşim yeri. Zira günümüzden 10 bin 400 yıl önce kurulan, 9 bin 300 yıl önce terk edilen Aşıklı, bin yıl boyunca Neolitik Dönem’de gerçekleşen birçok yeniliğin doğuşuna sahne olmuştur.

ÇUKURDAN ÇOK ODALI EVLERE

Aşıklı’ya ilk olarak bölgede konargöçer dolaşan, hareketli avcı-toplayıcı gruplar gelmişler. Olasılıkla balık avcılığı gibi sezonluk fırsatları değerlendiren bu gruplar, M.Ö. 8400’lerde basit çukur barınaklar inşa ederek burada kalmaya başlamışlar. İlerleyen yıllarda duvarlarını kerpiç ile ördükleri, toprağa yarı gömük, oval biçimli yapılar inşa etmişler. Zaman içinde, birbirine bitişik dörtgen planlı, çok odalı konutlara geçmişler. Ancak kapılarını odaların zeminine değil damına açmışlar. Günlük işlerini kimi zaman damlarda kimi zaman da evlerin arasındaki açık alanlarda gerçekleştirmişler. Ortak olarak yararlandıkları bu alanlarda kasaplık, deri işleme, taş ve kemik alet yapımı, sepet örme, yiyecek pişirme gibi işler yapmış, bu alanları aynı zamanda çöplük olarak da kullanmışlar.

Evlerin yanı sıra bir araya gelerek şölen, toplantı gibi ortak faaliyetler gerçekleştirdikleri özel yapılar inşa etmişler. Ortak kullandıkları açık alanlar ve bu özel yapılar, Aşıklılıların, kolektif yaşamı benimseyen bir topluluk olduğunu gösteriyor.

HAYVANLARI EVCİLLEŞTİRDİLER

Besinlerini ağırlıklı olarak avlanarak ve bitkileri toplayarak sürdüren Aşıklı insanları, ilk zamanlarda yabani koyun, keçi, sığır, domuz, kızıl ve ala geyik gibi büyük hayvanların yanı sıra tavşan, kunduz gibi küçük hayvanları, çeşitli kuşları ve balıkları avlamışlar. Zamanla ağırlıklı olarak koyun, keçi ve sığır tüketimine yönelmişler. Önceleri yerleşme içinde evlerinin yakınında tuttukları ve besledikleri koyun ve keçiyi bir süre sonra evcilleştirmeyi başarmışlar. Benzer biçimde çeşitli yabani baklagiller, tahıl, yemiş ve meyveleri tüketirken zamanla tarım yapmayı öğrenmişler. Ancak evcilleştirme ve tarımla uğraşmak yerine daha çok avcılık ve toplayıcılık yapmayı sürdürmüşler.

İLK BEYİN AMELİYATI

Aşıklı sakinleri olasılıkla ölülerini köyün dışında bir yerlerde toprağa vermişler. Bazılarını da evlerinin içine, evin tabanında açtıkları çukura cenin pozisyonunda gömüp üzerini sıvayarak yaşamaya devam etmişler. Evlerin birinde ortaya çıkarılan 20-25 yaşlarında bir kadına ait iskeletin kafatasında obsidyen (volkanik cam) aletler kullanılarak yapılmış beyin ameliyatı (trepanasyon) izi saptanmış, başka bir kafatasında da ustaca yapılmış bir operasyon izi belirlenmiştir. 10 bin yıl önce yapılan bu uygulamalar tıp tarihinin ilkleri arasında yer alıyor. 25-30 kuşak burada yaşayan, son yıllarında bakır işçiliği, kireç yakma gibi teknolojik deneyimlere girişen, çevre yerleşimlerle alışverişi artıran Aşıklı halkının, M.Ö. 7300’lü yıllarda, ortaya çıkan yeni ihtiyaçlarına cevap verecek daha uygun topraklara göç ettikleri düşünülüyor.

*Dernek üyemiz, Aşıklı Höyük araştırma ekibi mensubu Varlık İndere’nin yazdığı “Yeni Bir Yaşamın Öncüsü” yazısı, Milliyet Arkeoloji ekinde Ağustos 2021 sayısında yayınlandı.